DEİK etkinliğinde Türkiye-Güney Afrika iş birliği fırsatları masaya yatırıldı

Türkiye’nin Pretorya Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen, salgınla ortaya çıkan küresel tedarik zincirindeki sorunların minimize edilmesi gerektiğini belirterek, “Çeşitlendirme, bölgeselleşme, yerelleşme ve üretim merkezlerinin önemi giderek daha fazla anlaşılıyor. Türkiye ve Güney Afrika gibi ülkeler bu dönemde yeni istihdam fırsatları oluşturabilir, otomasyon ile insan unsuru arasında hassas bir denge kurabilir.” dedi.

Ülgen, DEİK tarafından çevrim içi olarak düzenlenen “Türkiye-Güney Afrika Interconnected Business Series Küresel Tedarik Zincirleri” etkinliğinde konuştu.

Çalışan beceresinin güçlendirilmesinin önemine işaret eden Ülgen, “Krizden silkelenip çıkabilmek, tedarikçilerin çeşitlendirilmesini gerektiriyor. Salgın krizi sırasında Türkiye’nin güvenilir bir merkez olduğu da ortaya çıktı. Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Rusya ve Kafkasya piyasalarına erişim sağlanabiliyor. Bu, Türkiye ve FTA ortakları açısından önemli ve doğrudan yabancı yatırımlar için elverişli bir ortam sunmakta. Genç nüfus, teşvikler, kabiliyetli iş gücü gibi birçok avantajıyla Türkiye pozisyonunu güçlendirebilir.” diye konuştu.

Salgının Afrika’nın kendi içerisinde daha çok ticaret ve yatırıma odaklanmasına sebep olduğunu aktaran Ülgen, “Sağlam ve somut sonuçların kısa zamanda çıkıp çıkamayacağını merakla bekliyoruz. Türkiye de bu anlamda çalışmaya Afrika ile birlikte hizmet etmeye hazırdır. Güney Afrika uzun zamandır yerelleşme ve sanayileşme politikaları da izliyor ve bu çabalar artacaktır. Otomotiv tekstil, demir-çelik ve giyim gibi sektörlerdeki çabalar çeşitliliğe erişmek için önemli. Türkiye ve Güney Afrika iş camiaları arasında iş birlikleri yapılarak birlikte yeni coğrafyalara da ulaşılabilir.” ifadelerini kullandı.

Türk markalarının Güney Afrika’ya Türkiye’nin ayak izlerini bıraktığını belirten Ülgen, “Türk Hava Yolları ve Türk dizilerinin giderek yükselişi bu konuda çok önemli. Fakat Türkiye’nin neler sunabileceği daha da önemli, çok dürüst, adil, pragmatik bir iş ortağı olarak. Gerekli fırsatlar tanındığında ve iyi ağırlandıklarında Türkiye, Etiyopya örneğinde olduğu gibi Güney Afrika’ya ticaretini artırabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Güney Afrika’nın bölgesinin lokomotifi olduğunu belirten Ülgen, şunları söyledi:

“Salgına bağlı daralmalar bekleniyor. Kısıtlamalarda hafifletilme olsa da tüketimde azalmalar gerçekleşti, yine de biz artışları gördükçe cesaretleniyoruz. Odaklı ve zamanlı çabalar sarf ederek ekonomik toparlanmayı elde edebiliriz ve güçlü bir büyüme gidişatı yakalayabiliriz. Türkiye salgının başından beri proaktif bir tutum içinde iyi düşünülmüş tedbirler uyguladı. Kesintilerin minimize edilmesi amaçlandı ekonomide. İş faaliyetlerinin olabildiğince düzgün bir şekilde devam edilmesine gayret edildi. Türkiye ekonomisi pozitif büyüme kaydeden nadir ekonomilerden olacak. Hiçbir ekonomi böyle küresel şoktan muaf olmuyor tabi ki. Dirençler oluşturulması için çalışılması gerekiyor.”

“Birbirimizi tamamlayarak iş birliği içerisinde gelişebiliriz”

Güney Afrika Ticaret Sanayi ve Rekabet Dairesi (The DTIC) İç Yatırım Çekme ve Kolaylaştırma Bölümü Başkan Vekili Yunus Hoosen ise Türkiye ve Güney Afrika ilişkisinin ekonomik anlamda şu an düşük bir durumda olduğunu belirterek, “Çok ciddi geliştirme ve derinleştirme fırsatları var. Türkiye’nin bir Afrika politikası var, bu çerçevede yatırım ve ticaret yapıyor. Güney Afrika’nın ciddi fırsatları bulunuyor. Ürünlerin yüzde 90’ından fazlasında önümüzdeki 5 yıl gümrük vergileri ve tarifeler indirilecek, bu da çok ciddi bir fırsat anlamına geliyor.” dedi.

Her iki ülkenin de stratejik lokasyonda olduğunu söyleyen Hoosen, “Çok ciddi büyük piyasaları ve zengin ekonomileri var her iki ülkenin de. Yatırım ve ticaret için önemli fırsatlar bulunuyor. Türkiye’nin tedarik zincirlerinde zayıflığı var fakat tekstil, otomotiv, çelik, elektronik gibi alanlarda çok güçlü. Benzer şekilde Güney Afrika bu alanlarda sanayi gücünü artırıyor. Altyapıda Güney Afrika’da hızla yükselen fırsatlar özellikle Türk şirketlerinin aktif olduğu bir konu olmasıyla değerlendirilebilir.” diye konuştu.

Sağlık sektöründe Türk şirketlerin Afrika kıtasında faaliyet gösterebileceğini belirten Hoosen, “Güney Afrika’dan salgından önce çok ciddi sayıda KOBİ Türkiye’ye ticaret yapıyordu. Yoğun rekabete rağmen pazar payını koruyup artırabilen şirketler var. Çok daha fazla pazarlar ortaya çıkabilir. Türk şirketleri bunların nasıl yapıldığına bakıp Afrika’ya nasıl açılabileceklerini inceleyebilirler. Birbirimizi tamamlayarak iş birliği içerisinde gelişebiliriz. Salgın sonrası için çok daha fazla ticaret ve yatırım sağlanabilir iki ülke arasında.” şeklinde konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir