İş Konuşuyoruz 19. Bölüm: Kolektif House Kurucu Ortağı Ahmet Onur

KAMERA: KUBİLAY ALTUĞ

Ahmet Bey sizi yakından tanıyabilir miyiz?

Eğitiminin büyük bir bölümünü yurt dışında yapıp, üniversite son sınıftan beri bu girişimcilik dediğimiz kavramın altında işler kurmaya başlamış, bugüne kadar 3 şirket kurmuş, bunları kısa süreli zamanlarda yönetmiş, bir kaçını batırmış ve kapatmış, 3,5 yıl önce de şu an aktif olan girişiminin (Kolektif House) hem kuruculuğunu hem de CEO’luğunu yapan bir girişimci….

Kurduğunuz markadan (Kolektif House) bize biraz bahseder misiniz?

3 buçuk 4 yıl önce İstanbul’da kuruldu. Bu markanın en temel amacı aslında bu ortak çalışma akımının Türkiye’de hem marka anlamında hem de çap anlamında lider markası haline gelmek ve bu alışkanlığı aslında Türkiye’de yaygınlaştırmak. En temel amacımız aslında buydu. Kolektif House ne yapar? Kolektif House aslında ruha, zihne ve insanların bu yaratıcılık sürecine yardımcı olacak çalışma ortamları tasarlar ve bunu çok esnek bir şekilde insanların kullanımına açar. Bunu biraz daha açarsam biz aslında Kolektif House’da bir yaşam ve çalışma önerisinde bulunuyoruz. Güzel gördüğümüz aslında en ideal ofis sorusunu cevaplayabilecek alanları giriyoruz. Bizce en iyi tasarımlarla oranın içini tasarlıyoruz. Ondan sonra çok esnek bir şekilde insanların bu alanları kiralamasını ve kullanmasını sağlıyoruz.

İş sadece çalışmakla da bitmiyor. Aslında bizim için bir yaşam anlayışı var. Gün içinde çalışılan ortamlarda ve sonralarında da etkinliklerle, eğitimlerle, buradaki kafe alanlarıyla ve sosyal alanlarla da aslında bir yaşam alanı da sağlamış oluyoruz.

25ekimahmetonurgraf

Böyle bir fikrin sizden çıkış noktası nasıl oldu? Bu fikri nasıl buldunuz?

Şunu söylemek lazım öncelikle. İyi ki bazı denemelerimiz olmamış çünkü insan oğlu en fazla başaramadığı anlarda yada üzgün olduğu anlarda, zorlandığı anlarda öğreniyor. O yüzden bugün baktığımızda Kolektif House’da evvelden yaptığımız birçok yanlışı yapmayarak bugünlere geldik. Bizim kuruluşumuz aslında kendi ihtiyacımızı karşılamak üzere oldu. İstanbul’a uzun bir süre yurt dışında yaşadıktan sonra dönmüştüm. Tam o dönemde de bugün iki kurucu ortağımın başka bir finansla ilgili startupı vardı. Onlar da yurt dışından dönüyordu ve ilk dönen olarak bana ‘bir ofis bulabilir misin’ dediler.

Biz de tabi o zaman biraz daha boşuz. eski işler biraz kötü gitmiş. Tam arafta olduğumuz bir dönem. Dedim ki tamam bir bakalım ne var ne yok ne yapabiliriz. 2+1 daireleri ofise çevirmekten, bize benzer diğer yapıların içerisinde nasıl barınabilirizlere kadar, aslında piyasadaki her türlü çalışma ortamı sağlayabileceğimiz yere baktım. Bunun sonucu aslında şu noktaya geldi. O sırada pazarda bizim istediğimizi sunan bir çözüm olmadığını gördük. Sorgulamaya başladıkça da aklımıza birkaç fikir geldi. Bugünden biraz farklı olmakla beraber yine her zaman fikir aynıydı. O da aslında bizce ideal çalışma ortamını yaratabilmek. Bu fikir oluştuktan sonra başladık iş modelini çıkarmaya, dünya örneklerine bakamaya. Bu akım çok yıllar önce aslında Kuzey Avrupa’da başlamış bir akım. Sonra da Amerika’da büyümüş bir akım. Aslında bu fikir kendi kendini buldu. Arkadaşlarıma bir ofis ihtiyacı karşılamaya çalışırken bu fikir gelişti.

Siz nasıl bir patronsunuz?

Bir kere patron denmeyi sevmeyen bir patronum. Hem yaş olsun hem kuşağımız olsun zaten bu gibi jargonlardan artık gittikçe uzaklaşıldığını görüyorum. Biz de ekibimizde aslında bunu hep ekip diye değerlendirmeye, ast üst ilişkilerinin minimumda tutulmasına çalışıyoruz. Bizim şirkette olabildiğince bu ast üst ilişkilerinden uzak durmaya çalışıyoruz. Çok duvar oluşmayan, böylece samimiyetin ön planda olduğu bir ortam. Aslında bizim yakalamaya çalıştığımız bir ortam. Çünkü bu dönemde insanların çok daha yaratıcı olmaları gerekiyor. Ayrıca bu gibi jargonların yıkıldığı yerlerde bu yaratıcılık dediğimiz şey çok daha kolay kendini buluyor. Bu aslında sadece biz de değil birçok sturtapta yeni oluşan bir kültür. Biz bu kültürü hem kendi içimizde yaşatmaya çalışıyoruz hem de aslında iş modelimizin en temel ögelerinden bir tanesi…

İşçi patron arasındaki o dengeyi nasıl koruyabiliyorsunuz?

O denge, kurması çok zor bir denge. Çünkü hem ben hem diğer ortaklarım çok genç. En büyük zorluklardan bir tanesi hem bir yandan samimi olmaya çalışırken, diğer yandan belirli bir disiplinin aslında ortadan kalkmamasını sağlamak. Bence bu şöyle oluyor. İnsanları çok doğru seçerek oluyor. Bizim buradaki sıcak ve ılımlı çalışma ortamını aleyhimize kullanacak profiller sistemden kendiliğinden çıkıyor. Bu vizyonu anlayan insanlar ise bu işin kıymetini anlıyor. Yeni çalışma şekli suistimale çok açık bir sistem.

Kolektif House olarak 2018 yılı planladığınız gibi mi gidiyor yoksa bir değişiklik var mı?

Zor bir yıldayız, herkesin zorluk çektiği bir yıldayız. İş sahiplerinden halka kadar aslında herkesin yaşadığı bir krizin içindeyiz. Bu tabi ki bizi de etkiliyor. 2018 yılı özeline bakarsan bizim yılbaşındaki hedeflerimize göre dış etkenlerden dolayı çok bir fark yok. Son virajdaki bu ekstra dolardaki artış. Daha piyasaya etki etmedi. Bizim dolara bağlı konularımız ve aktivitelerimiz var. Ona göre de bir hazırlık yapmaya çalışıyoruz. Ama şunu söyleyebilirim. Zaten ortak çalışma alanları belli bir verimliliği öne süren çalışma alanı. Yani burada belli bir alanı paylaşarak ofisi kullanıyorsunuz. Bunun çıkış noktası da aslında 2008 ABD krizinde oldu. Çünkü sizin bu gün tek başınıza bir ofis açmanızın hem yatırım maliyeti hem de aydan aya operasyonel maliyeti epeyce yüksek. 4-5, 15-20 kişinin bir yer tutması maliyetli bir operasyon.. Diğer taraftan da büyük şirketlerin her 2-4 yıl içerisinde taşındığını görüyoruz. ve 100- 150 kişilik bir şirketin de taşınması başlı başına bir maliyet.O yüzden bizim modelin tabii ki bu ortamlarda belirli bir avantajı da var. Kriz ortamı bizim için de pozitif değil. Ancak daha büyük bir talep görebileceğimiz döneme giriyoruz. Bütçe olarak küçülmeye gidenler bizi tercih edebilirler. Çünkü bu model insanlara aydan aya büyüyüp küçülmeyi de sağlıyor. Bunun için hiçbir maliyete katlanmıyorsunuz. İnsanlar o yüzden ofisi de yavaş yavaş hizmet olarak almaya başlayacaklar. Aslında bizim modelimiz de bunu mümkün kılıyor.

Kriz ortamında planınızın dışına çıkıp başka önlemler aldınız mı veya alıyor musunuz?

Aslında birçok şey yapıyoruz. Kısa vadede dolarla alakalı her kalemi nasıl eritebileceğimizi, nasıl daha TL üzerine kurulu bir model olabileceğimizi, hem inşaat kanadında hem de kiracı olduğumuz alanlarda ciddi pazarlıklar yapıldı. Bazı alanlarda model değişikliklerine gidildi.

Mesela yerli malzemelerin daha fazla kullanılarak inşaat yapılması buna bir örnek olabilir. Ya da dolar olarak kiralama yaptığımız bazı alanlarda sıkı pazarlık süreçlerine girmek zorunda kaldık. O yüzden kesinlikle kriz bizi farklı düşünmeye itti. Ama zaten bu bir sturtap’ın olmazsa olmaz bir gerçeği. Yani bizim dünyamızda bazı dış etkenler veya iç etkenler çok hızlı değişiyor.

O yüzden hep buna hazırlıklı olmamız gerekiyordu. Şirketçe yaşadığımız ilk kriz. O yüzden birçok şey öğreneceğimizi düşünüyorum. 3-4 kriz yaşayan insanlar var onlardan da tabi çok feyz alıyoruz.

Herhangi bir personeliniz hata yaptı tepkiniz ne olur?

Dürüstçe söyleyeyim biz aslında yapılan 1-2-3 hataya hiçbir zaman bakmayız. Hata aslında yeni kurulmakta olan bir şirketin, büyümekte olan bir şirketin yapması gereken bir şey. Yani oradaki birisi gidip bir risk almıştır insiyatif kullanmıştır ve bunun sonucunda da bir hata gelmiştir.i Aslında oradaki kazanç artık o insanın orada inisiyatif kullanabilir bir hale gelmiş olması. Ben de günlük bazda iki üç hata yapabiliyorum. O yüzden buna olanak sağlıyoruz. Ama diyelim ki o hata belirli bir rahatlıktan belirli bir motivasyon kaybından ya da kronik bir problemin çıktıysa orada daha farklı önlemler alıyoruz.

Nasıl önlemler mesela?

Tabii ki bugüne kadar çıkan arkadaşlarımız oldu. Tabii ki o kadar da toz pembe bir dünyamız yok. Bu iş hayatının gerçekleri. Belirli bir samimiyet oldu ve hepimiz aynı odada oturduğumuz için biz de o kadar soğuk hareketlere yer yok. Biz bir dostla konuşurmuşçasına, hani birçok kez geri bildirimle, o kronik çözme çabalarından sonra ancak birisinin çıkma kararını alıyoruz. Ama birisinin çıkması çok maliyetli bir süreç. Şu ortamda kaliteli insanları bulmak hiç olmadığı kadar zor. O yüzden niyetimiz hep o insana nasıl yardımcı olabileceğimizi sorgulamak.

Peki Kolektif House tekrardan bir dönüşüm içine girecek mi veya konsept değişecek mi?

Birçok konu var aslında.. Hayallerimizin haddi hesabı yok diyebilirim. Ama orta vadeye bakıldığında biz aslında çok butik bir yapı olarak başladık. Yaşayan ofis olarak anlatmak istediğimiz şey içine girdiğinde seni içeriye itebilecek bir ruhun olması yani insanların pozitifliğinden tutun da enerjisine kadar bu ögelerin hepsi bir insanı bu yaratma sürecinde çok ileriye taşıyabilir. Biz buna şirket olarak çok inanıyoruz. O yüzden biz bunlara yaşayan ofisler dedik. Çünkü nedir insanların her zaman ofis ile ilgili şikayetleri? Çok monoton olduğu, çok gri bir alan olduğu ve insanın motivasyonunu çok da ileri çekemeyen bir alan olduğuna dairdir. Biz bunların hepsini yıkma amacıyla kurulduk. Şimdi bu yaşayan ofisi Türkiye çapında ciddi bir büyüklüğe getirmek istiyoruz. Yani bizi İstanbul’da hızlı bir şekilde büyürken görebileceksiniz.

Diğer yerlerinizi dolarla mı kiralıyorsunuz?

Bizim zamanında yaptığımız bir dolarla kiralama oldu. Ama ondan sonra bir daha dolar talep eden hiçbir yere girmedik. Bu karar 2016’da alındı. Yani 2016’da yaptığımız kiralama dolarlaydı. Tabi ondan sonra ortamı da sezdikten sonra her şeyi TL’ye çevirdik. Bizim kiracılarımızın neredeyse hiçbiri dolar ödemiyor. Aslında TL markasıyız. Her anlaşmamızı TL olarak yapmaya çalışıyoruz.

Türkiye’de bir maliyet artışı söz konusu. Bu sizin kiralarınıza yansıdı mı?

ÜFE- TÜFE oranı daha yeni açıklandı. Asıl zıplamayı şimdi gördük. Daha da yukarı çıkacağını öngörüyoruz. İnan bizim için de en kritik sorulardan bir tanesi bu. Bunun tamamını biz üyelerimize yansıtamayız. En azından öyle tahmin ediyorum. Çünkü gittikçe piyasa şartları sıkışacak. Ve yani yüzde 30’lar 40’lar bir kiracının planında çok çok çok yüksek rakamlar. O yüzden ben de çok emin değilim pazara nasıl ineceğimizden ve nasıl bir aksiyon alacağımızdan.

AVM’ler TL’ye dönsün konuşması sizin piyasayı nasıl etkiledi?

Kiraladığımız yerlerdeki kişilere biz bu konuşmayı baskı olsun diye kullanıyoruz. Daha bir etkisini görmedik. Şu an aktif olarak konuştuğumuz 3 ile 4 yeni proje var. Ama biz bir süre önce insanların TL’ye dönmesi için adımlar atmıştık. Bu dönemde malını kiralamak isteyen herkesin zaten TL’ye dönmesi büyük bir koşul haline geldi. Ya da yabancı şirketlere gitmeniz gerekiyor. Yani oradaki tercih bir süre önce zaten netleşmişti. Hiçbir Türk şirket son bir yıla baktığınızda bir kiralama yapmıyor. Biz daha bir değişiklik görmedik. Ama bizim dünyamızda zaten dolarla kira diye bir şey kalmadı.

Size göre ekonomide en büyük risk nedir?

Bizim modelin hem bize hem de üyelerimize en büyük avantajı farklı bir gündemi gün içinde yaşama imkanı var. Bu ekonomik krizlerde benim gördüğüm en büyük risk aslında bu psikolojinin yada geleceğe dair öngörünün veya umudun yitirilmesi. Yani aslında o her şeyin bittiği an artık umutsuz bir hal aldıysanız onun üstüne bir şey koyma ihtimaliniz yok. Ben o yüzden girişimciliğin hiç olmadığı kadar önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü bizim büyümemize bizim durumumuza baktığınızda çok farklı pozitif bir tablo karşınıza çıkıyor. Bu birçok sturtup için de geçerli o yüzden eklemek isteyeceğim büyük bir not. Büyük şirketlerin ya da bu sıkıntılı dönemleri yaşayan insanların ne olursa olsun geleceğe dair pozitif görüşlerini kaybetmemeye çalışmaları ve bu sturtup camiasına olabildiğince yakın kalmaları çünkü bu sturtup ekosistemi güzel işlerin döndüğü bu koşullarda bile çok büyük katma değerlerin yaratıldığı bir alan herkes için feyz çıkarabileceği alan.

2018 yılbaşında bu yala kiralamalarınızda bir artış oldu mu?

Yılbaşından yıl sonuna baktığımızda yaklaşık 4 katı büyümüş olacağız. Ve bu aslıda yeni açtığımız alanlarda yüzde 85 90 doluluk oranlarına ulaşıyor oluyor. Ondan önce mevcut alanlarımızda zaten yüzde 95 doluluk görüyorduk. Mesela büyük bir adres olarak Levent vardı. Levent yüzde 95 doluydu ve o şekilde devam ediyor. Yeni yerlerde de aslında açıldıktan sonra 4 ile 6 ay içinde de yüzde 85 ile 90 doluluğuna gelebiliyoruz. Yeni açtığımız yerlerde 4 katı büyümemize rağmen yüzde 85- 90’ın altına inmiyoruz. 2017’ye göre bir artış var. Yani onu görmeye başladık. Ayrıca kriz sebebiyle ortak çalışma bilinci dahada artıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir